Hazır Schengen vizemiz varken, İstanbul’a sadece 3,5 saatlik mesafede bulunan Aleksandropoli (Dedeağaç)‘a hafta sonu kaçamağı yapmaya karar verdik. Aslında bir gün öncesinden kafamızda bir plan olmamasına rağmen, erkenden uyanıp hadi bir Yunan havası alalım dedik eşimle birbirimize.
Hemen sırt çantalarımıza pasaportlarımızı, şortlarımızı, havlularımızı atarak sabah 9:00 civarında İstanbul Anadolu yakasından aracımızla yola koyulduk. Kahvaltı molasını da hesaba katarak yaklaşık 3,5 saatlik bir yolculuk sonrası İpsala‘ya ulaştık. Geç kalmıştık, hafta sonu olması nedeniyle sınırda baya bir sıra vardı. Bugün bizim için aracımızla ilk yurt dışına çıkış deneyimimiz olacaktı, aracımızın yeşil sigortası yoktu. Ben bir hafta öncesinden yeni ehliyeti almıştım. Çünkü Avrupa ülkelerinde bizim eski ehliyetler geçersiz sayılıyordu. Hemen sınır kapısında bulunan sigorta şirketinden yeşil sigortamızı 1 aylık 59 Euro karşılığında yaptırdık. Yaklaşık 1 saatlik bir beklemeden sonra pasaport polisine ulaşabildik, sonrasında biraz daha bekledikten sonra bu sefer araç çıkış memuruna sonrasında da gümrük memurunun kontrollerinden sonra Meriç Nehri üzerinden askerlerimize el sallayarak Yunanistan tarafına geçtik. Yunanistan tarafında bulunan Kipi Gümrük Kapısı‘nda geçtiğimizde haliyle burada da bir miktar sıra vardı. Hafta sonu olmasına rağmen sadece 2 gişe açıktı. Burada da yaklaşık 30 dakikalık bir beklemeden sonrası, pasaport polisinin giriş damgayı vurmasıyla sonra resmen Yunanistan’a girmiş olduk.
Varoş Noktamız Dedeağaç
Yunanistan’a giriş yaptıktan sonra bizi ilk başlarda çok iyi olmasa da, sonrasında düzelen çift şeritli otoyol karşıladı. Otoyolda hız limiti saatte 130 km. Sınırdan geçtikten 35 km sonra Aleksandropoli tabelası bizi karşıladı, bu tabelada 500 metre sonra çıkış yapmamız gerektiği yazıyordu. Üst geçidi geçtikten sonra Exit yazısından sağa doğru çıkış yaptık. Burada bir not eklemek gerekirse, Yunanistan’da otobanlarda giderken gideceğiniz yerin ismi yazdıktan sonra, tekrar çıkmanız gereken yerde bu isim yazmıyor sadece Exit yazıyor o nedenle yolu kaçırmamak dikkatli olmalısınız. Buraya gelene kadar otoyolda herhangi bir ücret ödemedik. Direk sahile, limanın bulunduğu noktaya inerek aracımızı uygun bir yere park ettik.
Sahil caddesinde, denize yakın, ünlü Deniz Feneri‘nin(Lighthouse Of Alexandroupoli) altında Paradise Cafe‘ye oturduk. 3 Euro karşılığında frappelerimizi sipariş ettik. Frappe yani soğuk kahvenin yanında standart olarak bardak ve sürahide su servis ediliyor. Bunun için herhangi bir ücret alınmıyor. Burada oturup biraz dinlendikten sonra Aleksandropoli sahilini biraz gezindik.
Saat 15:00 civarı oluştu. Yunanistan’a gelipte denize girmemek olmazdı. Oralarda sorup soruşturduk, nerede denize girilir dedik. Zaten gelmeden önce de ufak bir araştırma yapmıştım. Yaklaşık Dedeağaç merkezden 15 km ötede Makri denilen yerin denizinin iyi olduğunu öğrendik ve aracımızı alarak buraya doğru yola koyulduk. Yolda giderken Almanya merkezli Lidl Market‘i gördük. Hafta sonu kapanır falan diye riske atmadan içeriye daldığımız gibi Türkiye marketleri kıyaslaması yaparak alacağımız ürünleri aldık. Bazı ürünler çok pahalı gelirken, bazı ürünler Türkiye’ye kıyasla çok daha uygundu. Yanımızda soğuk tutucu çanta da getirmiştik. Aldığımız ürünleri içine yerleştirdikten sonra Makri‘ye devam ettik. Burada bir yol karışıklığı neticesinde Liman’da kendimizi bulduk. Hemen geri manevra ile gideceğimiz yakında bulunan plaja gittik. Aracımızı uygun bir yere park ettikten sonra plaja doğru indik. Hemen denizin kenarında Ekklisia Agia Paraskevi Kilisesi bizi karşıladı. Burada yan yana bir sürü Beach Bar mevcut. Yunanistan’da istediğiniz yere havlunuzu atarak denize girebilirsiniz. Kimse size neden buraya geldiniz veya para ver gibi zorlamalarda bulunmuyor. Biz de uygun bir yere havlularımızı atarak denize girip biraz ferahladık. Duş, Wc, kabin her şey burada ücretsiz. Dilerseniz alacağınız bir içecek karşılığında şezlong da kullanabilirsiniz. Buranın denizi oldukça berrak, temiz ve hafif tuzlu. Kimse kimseye karışmıyor. Türkiye’ye yakın olması nedeniyle bir çok Türk ile burada karşılaşabilirsiniz. Deniz de balıklarla birlikte yüzüyorsunuz. Sığ ve kumluk bir denize sahip. Biraz vakit geçirdikten sonra artık merkeze dönüp biraz daha şehri keşfetmek istiyoruz.
Merkez’de Liof. Dimokratias yani Demokrasi Caddesi‘nde gezmeye başlıyoruz. Burası bize biraz İzmir’i andırıyor. Sıra sıra kafeler, mağazalar, dükkanlar mevcut. Yalnız bir çok yer kapalı. Açıkçası bir ölü şehir hissi veriyor bize. İtalyanlardan sonra burada da anlıyoruz ki Yunan halkının en sevdiği şeylerden biri Siesta yani uyku molası. Bundan dolayı kafeler hariç, 13.00-17.00 arasında açık bir dükkan bulmak neredeyse imkansız gibi. Siz siz olun Yunanistan’da bu saat aralıklarına dikkat edin.
Hafif karnımız acıkmaya başlamıştı. Buraya gelmişken mutlaka deniz ürünlerinin tadına bakılacaktı ama aklımda bir önceki Yunanistan seyahatinden hafızamda kalmış olan Goody’s Burger House vardı. Hemen buraya girerek siparişlerimizi verdik. Karnımızı fazla doyurmamalıydık daha sırada deniz mahsulleri vardı. Atıştırmanın ardından, bir şehri en iyi gezme şekli sokaklarda kaybolmaktır deyişiyle yine kendimizi o sokak senin bu cadde benim gezmeye başladık. Zaten küçük bir şehir olan Dedeağaç‘ta ünlü Deniz Feneri‘ni ve Makri’ye doğru geçerken hemen deniz kenarında bulunan Casino Thraki’yi görmüştük. Trakya Etnoloji Müzesi, Dedeağaç Tarihi Müzesi kapalıydı o nedenle buraları ziyaret edemedik.
Sonrasında Aziz Nicholas Katedrali‘ne (Cathedral Of Saint Nicholas) gittik. Ben eşime “gel gel bak burası baya insan dolu, çok turistik bir yer gibi görünüyor” dedim. Katedrale yaklaştıkça işin rengi değişti. Buradaki insan fazlalığının oranın çok ünlü bir yer olmasından değil de bir düğün merasimi olduğundan kaynaklandığını öğrendik. Keza Dedeağaç‘a gelen herkesin gelip görmesi gereken bir Katedral.
Gezip görmüştük, biraz da yorulmuştur. Hafiften karnımız yine acıkmaya başlamıştı. Sahile doğru inerek hemen limanın karşısında yan yana dizilmiş olan tavernalardan birine oturduk. Dedeağaç‘ta hemen hemen her yerde rahatlıkla Türkçe hizmet alabiliyorsunuz. Menüler ve tabelaların bir çoğu Türkçe. Dil bilmeden de rahatlıkla anlaşabiliyorsunuz burada. Hemen aklımda olan Ahtapot Izgara ve deniz mahsulleri tabağı söyledik. 20 Euro karşılığında açlığımızı giderdikten sonra dönüş yoluna geçtik. 20 dakikalık bir sürede Kipi Sınır Kapısına vardık. Çok fazla araç kuyruğu yoktu hemen işlemlerden sonra Türkiye tarafına geçtik. Hiç bir gümrük kontrolü yapılmadan evimizin yolunu tuttuk.
Günümüzü dolu dolu geçirdiğimiz Alexandroupoli’den geriye güzel yemekler, huzur, deniz, kum, güneş, sıcak kanlı insanlar ve Yunan havası kaldı. Yine gider miyiz? Gideriz, İstanbul’un keşmekeşinden kurtulmak için Schengen Vizesi olduğu her an gideriz…
Kısaca Aleksandropoli
Türkçe ismi Dedeağaç (Yunanca: Αλεξανδρούπολη – Alexandroupolis), Yunanistan’da Batı Trakya’da Evros (Meriç) ilinde bir liman ve balıkçı kenti olup aynı zamanda bu ilin merkezidir. Evros bölgesinin en büyük şehridir. Nüfusu ortalama 60.000’dir, 20.000 dolayında Türk yaşadığını söylenmektedir. Para birimi Euro’dur. Küçük bir Havaalanı bulunmaktadır.
Araçla Yurt Dışına Seyahat Nasıl Yapılır?
- Araç kendi adımıza olmalı değilse vekaletname alınmalı veya araç sahibi ile birlikte seyahat ediyor olmalısınız.
- Aracın Yeşil Sigorta‘sı olmalı yoksa en az 15 günlük yaptırmalısınız. Bu işlem sınır kapısında da yapılıyor. Sıra beklemek istemiyorsanız önceden yaptırmanızda fayda var.
- Yeni ehliyet olmalı, yeni ehliyetiniz yok ise Beynelmilel ehliyet çıkartmalısınız. Ortalama 300-400 TL arasında tutuyor. Ben giriş yaparken ehliyet soran olmadı ama işi riske atmamak lazım.
[…] sonra sıra bize geldi. Pasaport kontrolü sonrası resmen Yunanistan’a girmiş olduk. Daha önce Alexandrapoli‘ye gittiğimizden bu yolları […]