Bu kez eşimle hedefimizde Bulgaristan’ın Burgaz şehri ve Nessebar kasabası var. Farklı bir deneyim olacaktı bizim için Bulgaristan. Zaten daha önce aracımızla yurt dışına çıkarken 1 aylık yeşil sigorta yaptırmıştık. Bu süre dolmadan ve hazır Schengen Vizemiz de varken değerlendirelim dedik.
Sabah erkenden sırt çantalarımıza malzemelerimizi koyarak aracımızla yola koyulduk. Kırklareli üzerinden Aziziye(Dereköy) Sınır Kapısı‘na gidecektik. Yaklaşık 3 saatlik bir yolculuk sonrası sınıra 2 km kala ormanlıkların arasında yokuşta sıraya girdik. Normal bir sıra değildi bu. Tam gurbetçilerin dönüş zamanına denk gelmiştik. Arabayı çalıştırıyor adım-adım 2-3 metre ilerledikten sonra tekrar istop ediyorduk. Yaklaşık 3 saatlik bir beklemenin ardından sınıra ulaştık. 400 metreyi 3 saatte gidebilmiştik. Bariyer açılıyor ve tek tek araçlar içeri alınıyordu. Farklı, tek katlı yapılardan oluşan bir mimariye sahipti bu sınır kapısı.
Biz sırada beklerken bir an öncede pasaport çıkış işlemlerini yapalım dedik. Hemen sınır kapısı girişinde sağ tarafta pasaport polisinden onayımızı aldık ve beklemeye başladık. Ortalık ana baba günü gibiydi. Sıra ilerlemiyordu, tek şerit olan araç sırası 3 şerite çıkmıştı, sinir harbi yaşanıyordu. 100 metre yolu yaklaşık 1 saatte gittik ve gümrük çıkışına kadar gelebildik. Buradaki kontrolden sonra Bulgaristan tarafına resmen giriş yaptık. Bulgar tarafına girdikten sonra Malko Tarnovo Sınır Kapısı‘na gitmek için içi ilaçlı su dolu havuz tarzı bir yerden aracınızı geçirmeniz gerekiyor ve geçiş yaparken sağdan soldan hortumlarla aracınız yıkanıyor. Bu yıkama işi için de 3 Euro alınıyor. Biz de paşa paşa 3 Euro değil ama 25 TL verdik, normalde 22 TL tutarken ve fiş üzerinde bu fiyat yazarken görevli TL verecekseniz 25 TL vereceksiniz dedi, itiraz da edemedik. Zaten sınır kapısında kırpılmaya başlamıştık. Allah kerim bakalım daha ileri ki zamanlarda neler göreceğiz dedik.
Burada da yaklaşık 1 saatlik bekleme sonrası Bulgar pasaport polisine geldik. Oyalana oyalana 10 dk beklettikten sonra pasaportlarımıza giriş damgasını vurdu. Hemen sonrasında gümrük görevlileri bizi sola çekerek bagajı açmamız söyledi. Nereye gittiğimizi, nerede kalacağımızı ne zaman döneceğimizi gibi soruları sert dille bize sordular. Biz de günübirlik gittiğimizi, Burgaz ve Nessebar‘ı ziyaret edeceğimizi ve aynı gece döneceğimizi söyledik. İkna olmuşlardı ve bizi devam ettirdiler. Biz de yolumuza devam ettik. Dar, virajlı orman yolundan aşağıya doğru inmeye başladık.
Bulgaristan’dayız
Sınır kapısı ile Burgaz arası yaklaşık 80 km, yol durumu ve kurallardan dolayı hız yapamadığınız için ortalama 1,5 saat sürüyor. Daha önce araştırmalarımda Bulgaristan yollarının paralı olduğunu, Vinetka denen puldan alınması gerektiği, polis durdurursa ve Vinetka yoksa ağır para cezası yazdığı öğrendim. Sınır kapısından sonra solda bulunan ilk benzin istasyonunda durarak Vinetka olup olmadığını sordum, olmadığını aşağıda bir tane daha benzin istasyonu olduğunu ve orada olabileceğini ilettiler. Bir müddet gittikten sonra o benzin istasyonunda durdum. Vinetka olup olmadığını sordum, ellerinde varmış. K3 yani özel araç için minimum 1 haftalık alınabiliyor Vinetka, fiyatı da 15 Leva. Üzerimizde Leva olmadığından Euro ile ödemek istedim ortalama 8 Euro gibi bir para yapıyordu fakat benden 9,5 Euro istediler. Hatta yine burada verdikleri fiş üzerinden 8 Euro olduğu yazılıydı. Burada ben de çirkefliğe başladım. Kasada duran bayana bunun soygun olduğunu söyledim. “Patron öyle istiyor yapabilecek bir şey yok, almak istemiyorsanız almayın” dedi. Tabi bu durum beni zora düşürdü, polis durdurup ceza yazabilirdi. Hadi dedim 1,5 Euro için bu riske girmeyeyim. Vinetka‘yı alıp ön camın sağ alt tarafına yapıştırdım ve yolumuza devam ettik.
İlk Hedef Nessebar
Direk hedefimizde Burgaz merkezi dolaşmadan Nessebar‘a gitmek vardı. Hız limitlerine uyarak(Bulgarların hiç uyduğunu görmedim), bir çok polis denetim noktasından(hiç durdurulmadık) geçerek Nessebar‘a ulaştık. Göreceğimiz yer Old Town denilen eski Nessebar idi. Sahile inip, hemen aracımızı köprünün sağında bulunan özel otoparka çekerek karşıya doğru yürümeye başladık. Nessebar girişinde solda The Windmill yani Yel Değirmeni, sağda St Nicolas heykeli sizi karşılıyor. Burada fotoğraflarımızı çekildikten sonra hemen girişte sağ tarafta bulunan büfeden karnımızı hafiften doyurduk ve yanımızda bulunsun diye oradaki Change Office’den 200 TL karşılığında 48 Leva aldık.
Yıkık dökük kalenin kapısından girerek resmen Nessebar’a giriş yapmış olduk. Neredeyse tamamı Ortaçağ döneminde yapılmış olan Nessebar, UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak ilan edilmiş. Nessebar’ın sokaklarında dolaşmaya başladık. Bir dondurmacının önünde durduk. Dolapta 3 top dondurma 1,49 Leva yazıyordu. Biz de buna istinaden 3 top dondurma aldık. Ne kadar diye yine sorma ihtiyacı hissettik. Karşıdan gelen cevap 5,5 Euro oldu. Biz şaşırıp kalmıştık. Burada 1,49 Leva yazdığını söylesek de o farklı dondurma diye bizi cevaplamaya çalıştı. Paşa paşa burada da kazıklandık. Kazıklanmaya doymuyorduk. Keyfimizi bozmadan o sokak senin burası benim dolaşıyorduk.
Nessebar’da Görülecek Yerler
Dolaşırken de görülecek yerleri görüyorduk zaten. Çoğu kiliseden oluşan bir çok yapı gördük. Bunlar, Hristos Pantokrator Kilisesi, Saint Sofia (Hagia Sofia) Kilisesi, Kutsal Melekler Michael and Gabriel Kilisesi, Saint Paraskevi Kilisesi, St. John the Baptist Kilisesi. Biz hiç birinin içine para ödeyerek girmedik. Zaten hemen hemen aynı yapılar. Dışarıdan görmek bize yetti de arttı bile. Ayrıca Arkeoloji Müzesi ve Etnoğrafya Müzesi Moskoyani Evi‘ni de gördük. Burada Moskoyani Evi‘ne bir parantez açmak gerekirse, dar bir sokakta ve çok şirin bir konumda olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.
Nessebar sokaklarında, bir çok ressam, hediyelik eşyacılar ve aktarların olduğunu söylemem gerekiyor. Burada tablolara rağbet fazla olsa gerek. 10 Leva’dan başlıyor resimler satın almak isterseniz. Bir çok hediyelik eşya var.
Nessebar’da evler ahşaptan oluşmakta ve günümüze kadar çok iyi korunmuş durumdalar. Sokakları temiz, ortam sakin, lakin insanlarının çok sıcak kanlı olduğunu söyleyemem.
Dormition of Theotokos Kilisesi‘nin hemen yanında bir mekana oturduk, mekanın kapısında Wi-fi + 1 Bira 2,49 Leva yazıyordu. Bu kez sıra bendeydi. Garson geldi, “ne içersiniz” diye sordu. 1 bira ve Wifi şifresini rica edebilir miyim dedim. Pis pis suratıma baktı, “yemek yemeyecek misiniz?” dedi. Şu an için düşünmüyoruz, belki sonra olabilir dedim. Wi-fi şifresini verdi ve biramı getirdi. 1 saat orada oturarak hem internetlerini sömürdüm, hem tuvaletlerini kullandım ve çıkışta 2,5 Leva vererek mekandan uzaklaştık. Kendimce intikam almıştım. Dışarıda tuvalet ücretleri 2 Leva’dan başlıyor, o yüzden bir mekanda bu işi halletmek çok düşük bir maliyetle sonuçlandı.
Biraz daha Nessebar‘ı gezdikten sonra artık Burgaz’a geçme vakti bizim için gelmişti. Hemen aracımızın bulunduğu yere giderek Burgaz’a doğru yola koyulduk. Gelirken, Nessebar girişinde büyük bir market görmüştük. Janet Grand Market, buraya uğrayarak fiyat araştırması yapıp almak istediğimiz bir kaç ürünü aldık. Yaklaşık 40 km’lik bir yolculuk sonrası Burgaz‘a ulaştık.
Sessiz, Sakin, Bol Bahçeli Burgaz
Burgaz‘a geldiğimizde akşam olmuştu, herkes evlerinden çıkarak Karadeniz sahilinde bulunan kocaman Sea Garden‘a doğru gidiyordu. Şehirde aşağıya doğru bir yoğunluk vardı. Biz yaklaşık 1 saat panoramik tur yaptık aracımızla. Aslında Burgaz‘da çok da yapılacak bir aktivite yok kanımca. İnsanların eğlencesi akşam olunca sahile inmek orada zaman geçirmek, mekanlarda yemek yemek. Biz eşimle çift olarak market meraklısı olduğumuzdan şehrin biraz dışında bulunan marketler bölgesine yöneldik. Burada Kaufland, Praktiker, AIKO ve ICenter bulunuyor. Biz tercihimizi Kaufland‘den yana kullandık. Burada bir müddet alışverişimizi yapıp yemeğimizi yedikten sonra artık memlekete dönüş zamanı gelmişti bizim için, hava kararmıştı.
Dönüş Vakti
Navigasyonumuzu ayarladığımız gibi yola koyulduk. Dar, karanlık, ıssız yollardan gitmeye başladık. Önümüzü net görmediğimizden bir aracı yol gösterici olarak kullanmalıydım. Bir otobüs bizim aracı geçmeye çalıştı bu iyi bir şeydi. Hemen ona yol vererek onu yol gösterici olarak kendime belirledim. Takip mesafesini koruyarak yaklaşık 1 saat onun peşinden gittim, otobüs şoförü de benim onu yol gösterici olarak kullandığımı anlamış olacak ki. Tam bir kavşakta o sağa giderken bizim sola gittiğimizi düşünerek sola sinyal vererek bizim o yöne gitmemiz gerektiğini belirtti. Zaten navigasyon da orayı gösteriyordu. O korkunç yollarda 30 dakika daha direksiyon salladıktan sonra sınıra ulaştık. Sınırda dönüş yolunda sadece 1 araba vardı. Hemen ardından biz kontrole girdik. Pasaport ve bagaj kontrollerinin ardından Türkiye tarafına geçtik. Türkiye tarafına geçtiğimizde gidiş tarafının yine çok kalabalık olduğunu gördük. Türkiye tarafında da hemen pasaport kontrolü sonrası memlekete giriş yaptık. Derin bir oh çektik açıkçası, Bulgaristan tarafındaki yollardan sonra bizim yollar çok lüks gelmişti bize. Yaklaşık 2,5 saatlik bir yolculuk sonrası da evimize sağ salim ulaştık ve bir yolculuğumuzun daha böylelikle sonuna gelmiş olduk.
Bir daha Bulgaristan’a gider miyim sorusuna ise. Zor cevabını verebilirim. Schgen Vizeniz varsa ve İstanbul’a yakın bir alternatif arıyorsanız kesinlikle Yunanistan’ı tercih etmelisiniz.