Planlı bir kamp yapmak için Ramazan Bayramı‘ndan önce gerekli bilgilendirmeler dostum Murat tarafından yapılmıştı. Hacıllı Şelalesi diye bilinen bölgeye gidecek, şelaleleri gezecek biraz olsun şehre nefes molası verecektik.
Ramazan Bayramı’nın birinci günü, eş dost ziyaretinden sonra Murat’la öğle saatlerinde buluştuk. Herkes kendi payına düşen kamp malzemelerini alacaktı. Murat’ın daha önce kamp tecrübesi benden daha iyi olduğundan o daha hazırlıklıydı.
İçerikler
Kamp Malzemeleri
Hazırlanmak kısa sürede gerçekleşti, ama unutmamamız gereken malzemeler vardı. Gideceğimiz yerde sorun yaşamamak adına her şeyi eksiksiz almak kamp konforumuzu daha da artıracaktı. Çok detaya girmeden neydi bu malzemeler; Çadır, semaver, mat, yastık, yorgan, mangal, odun, mangal kömürü, su, yiyecek içecek, balta, çakı, çatal, bıçak, bardak, fener, kıyafet, power bank vb.
Kampa Hazırlık
İlk hedefimiz eksik olan Mat’ı alacağımız Decathlon‘du. Hemen yakınımızdaki Decathlon mağazasına giderek 10,90 TL karşılığında bizim için yeterli sayılabilecek Quechua marka Mat’larımızı aldık. Decathlon, 1976 yılında Fransa’da kurulan, birçok farklı markanın spor ekipmanlarının bir arada bulunduğu uluslararası mağaza zinciridir. Quechua ise üslü outdoor malzemesi markasıdır. Burada bir parantez açmak gerekirse Decathlon‘un Türkiye pazarına girmesiyle kamp kültürünün daha da yaygınlaştığı ve neredeyse her kamp alanında Quechua ürünlere rastlandığı görülmektedir.
Decathlon mağazasında işimiz bittikten sonra kendimizi bir süper markete attık. Burada bize 2 gün yetecek olan yiyecek, içecek malzemelerimizi aldıktan sonra yola koyulduk.
Hacıllı Köyü’ne Nasıl Gidilir
Şile yolunu takip ederek, Ağva yolu üzerinden Hacıllı Köyü’ne varmayı hedefledik. Şile bitip, virajlı Ağva yoluna girdikten sonra, Sevişli Köyü ve sonrasında yol ayrımında sol taraf Ağva, sağ taraf Osmanköy, Söğütlü, Hacıllı Köyü tabelaları bulunuyor biz Hacıllı tabelasını izledik. Osmanköy‘den sonra yapılan yeni asfalt ile biraz olsun sessiz bir yolculuk sürdürdük. Çok fazla hız yapmadan, normal seyirle yaklaşık 1,5 saatlik bir sürede Hacıllı Köyü‘ne vardık.
Hacıllı Köyü
Akşam 19:30 sularında vardığımız köyde çok fazla insan yoktu. Şile’ye bağlı olan Hacıllı Köyü‘nde, meydanda şayet kamp yapmak isteniyorsa Kaymakamlıkça Muhtara bilgi vermek zorunluluğu olduğunu bildiren bir tabela gördük. Biz de buna uyarak hemen Muhtarı aramaya başladık. Muhtarlığa gittik, burası kapalıydı. Ardından Kahvehaneye gittik, orada da bulamadığımız Muhtar’ın evinde olduğu bilgisini aldık. Ev tarifine uygun olarak aradığımız Muhtar’a sonunda ulaştık. Bayramını kutlayarak lafa giriş yaptık, o sırada köy muhtarı evinin bahçesinde sevimli mi sevimli 5-10 tane kedisini besliyordu. Kendisine burada kamp yapacağımızı ve tabelayı gördüğümüz için geldiğimizi söyledik. O da “İyi yapmışsınız, hoşgeldiniz” dedi. Kendisi derenin oraya inerek kendimize uygun bir yer bulabileceğimizi zaten kamp yapan kişilerin aşağıda olduğunu söyledi. Gece için yakacak odunumuz yoksa yardımlaşma derneğinden 15 TL karşılığında alabileceğimizi de sözlerine ekledi. Nitekim biz odun işimizi daha öncesinden yolda gelirken halletmiştik.
Kamp Alanına Gidiyoruz
Muhtarın evinden ayrılarak köy meydanına geldik yeniden. Köy meydanında Şelale yazan bir tabela mevcut. Caminin hemen yanındaki sokaktan aşağıda doğru hafif virajlı bir tepeden nehir kenarına kadar inilebiliyor. Önceden köprü yokmuş, ilk kamp yerleri aşağıya indikten sonra sol tarafta bulunan bölge. Biz köprüden karşıya geçip biraz daha ilerlediğimizde hemen yolun altında sol tarafta çok güzel bir alan bulduk. Burada yaklaşık 10-15 çadırda mevcuttu. İnsanlar gelmiş, çadırlarını kurmuş, kampa başlamışlardı. Buraya gelecekler için bir not kamp alanında, tuvalet, mescit, otel, pansiyon bulunmuyor. Hazırlıklarınızı buna göre yaparsanız kampınız daha zevkli geçebilir.
Hemen aracımızı nehrin kenarına çekip, çadır kurma ve malzemeleri indirme işlemine başladık. Öncelik benim çadırımdaydı, bundan yaklaşık 7 sene önce 10 TL’ye Carrefour’dan aldığım ve hiç kullanmadığım çadırı kuracaktık. Açtık ve kurmaya başladık ama bir şey eksikti bu çadırda, ön kısım :). Benim çadır meğerse plaj çadırıymış. Bir tebessüm kapladı yüzlerimizi. Murat’a dönerek, “Murat senin çadır da 2 kişi yatılabiliyor değil mi?” diye sordum, “Yatılabilir abi sorun olmaz” dedi ve onun çadırını kurmaya başladık. Kısa sürede çadır kurulumları tamamlandı. Ardın kamp sandalyelerimizi ve diğer malzemeleri indirdik. Kurt gibi acıkmıştık, artık kendimize zaman ayırma, aç karınlarımızı doyurma ve kendimizi doğaya bırakma vaktiydi.
Murat, bir taraftan odunları keserken ben diğer taraftan mangal ve ateşimizi yakmakla meşguldüm. Güzel bir yemekten sonra özlediğimiz rakılarımızı da içerek güzel bir dost sohbeti gerçekleştirdik. Her şey buraya kadar güzeldi. Ta ki akşam serenatlara başlayan Kurbağa arkadaşlara kadar. Derenin hemen kenarında olmamız sebebi ile çok fazla Kurbağa ve buna bağlı olarak sesleri vardı. Kamp alanında herkes kendi halindeydi. Geceyi yarılamıştık, günün yol yorgunluğu ile uyku zamanımız gelmişti. Çadırımıza çekilip güzel bir uyku çekmek hayalimizdi, fakat serenatları bir türlü bitmeyen kurbağalar yüzünden evdeki hesap çarşıya uymadı. Bölük, pörçük bir uykuyla ama güzel kuş cıvıltıları ve temiz hava eşliğinde yeni güne merhaba dedik.
Güzel bir kahvaltı sonrası, çok geç olmadan Şelale’ye doğru gitmeye karar verdik. Kalabalık olmadan oranın tadını iyice almalıydık.
Hacıllı Şelalesi Yolundayız
Sorduk, soruşturduk. Nasıl gideriz dedik ve yolumuzu bulduk. Önce bir yokuş çıktık, sonra tekrar aşağı doğru kendimizi bıraktık. Yol üzerinde bir çok noktada kamp yapma olanağı mevcut, zaten bir çok kişi burada çadırlarını kurmuşlardı. Grup halinde gelenler, ailece gelenler herkes buraları keşfetme peşindeydi. Mükemmel bir doğaya sahipti burası.
Şelale tabelasını takip ederek, bazen çok dar, bazen derenin içinden geçerek yaklaşık 30 dakikalık bir yürüyüşten sonra şelale bölgesine ulaştık. Gördüğümüz manzara, bu yolculuğa değmişti. Yol üzerinde gördüğümüz güzellikler de cabasıydı.
Üst kısımdaki ana şelaleye çıkmak için ufak bir patikadan çıkmak gerekiyordu, daha rahat çıkılsın diye ip salınmış ve ondan kuvvet alınarak yukarı çıkılabiliyordu. Biz zorlanmadan yukarı çıktık, burası cennet gibiydi. Hemen şelalenin kenarına bir kaç kişi çadırlarını kurmuş burada kamp yapıyordu. Sabah saatlerinde şelale çok sakindi, kuş sesleri ve hafif vuran güneş manzarayı daha da güzelleştiriyordu.
Kızgın Kumlardan Serin Sulara
Hemen suya girmek için hazırlıklarımızı yaptık, önce Murat girdi, verdiği tepkiden suyun çok soğuk olduğu belliydi. Ben önce bir alıştırma yaptım. Sonra buz gibi suya kendimi bıraktım. Daha önce bu kadar soğuk bir suya girdiğimi hatırlamıyorum. Sabah saatleri olması sebebiyle daha da soğuktu ama suya girmek tüm yorgunluğumuzu ve sabah mahmurluğumuzu almış bizi çivi gibi yapmıştı.
Şelale öyle büyük bir şelale olmasa da şirin, temiz ve güzel bir debiye sahip akıntıya sahip.
Burada soğuk suyun tadını çıkartıp biraz dinlendikten sonra, alt kısıma indik. Orada hemen orta kısımda yer alan çakıllık alana oturarak bu doğal güzelliğin tadını çıkardık. Burada da biraz göle girip serinledik. Hatta şelalenin altına direk girerek doğal olarak omuzlara biraz masaj dahi yaptırdık. Bu masajdan biraz acı çeksekte değdi doğrusu. Küçük bir köpek dostumuz olan Gipsy de sahibiyle buraya gelerek o da bu güzelliklerden nasibini aldı.
Yavaş yavaş insanlar buraya gelmeye başlamıştı, kalabalık demek bizim için direk kaçış demekti. Hatta öyle kalabalık olmaya başladı ki üst kısımdaki ana şelaleye çıkmak için insanlar sıra bekler duruma geldi. Aynız amanda burada mağara da mevcut, biz girmedik, nasıldır, nasıl girilir o konu hakkında da bir bilgi almadık.
Biz yavaş yavaş kamp alanımız doğru giderek dinlenmeye çekilmek istiyorduk. Tabi geldiğimiz yoldan geri dönerken yine doğal güzellikler içerinde yürüyor, bazen dinleniyor, bazen dağdan gelen buz gibi suyu içerek serinliyorduk.
Yine yaklaşık 30 dakikalık bir yürüyüş sonrası kamp alanımıza ulaştık. Bugün hedefimizde dinlenmek ve kitap okumak vardı.
Şimdi Kitap Zamanı
Kamp sandalyelerimize kurularak, önceki akşamdan soğusun diye dere içine saldığımız biralarımızı yanımıza alıp, ağaçların gölgesinde dereye karşı kitaplarımızı okumaya başladık. Hedefimiz günün sonunda kitaplarımızı bitirmekti. Biraz sohbet, biraz kitap, biraz yemek derken yan tarafımızdaki boş alana bir aile geldi. Hacı olduğunu düşündüğümüz amca selamını verip, bayramımız kutladı ve kendi keyiflerine baktılar. Biz kitaplarımızı okumaya devam ettik. Biraz sonra sinir bozucu o isimler yükselmeye başladı. “Yapma İsmail, gel buraya Sümeyye, in aşağıya İsmail, bırak onu Sümeyye, yemeğini ye İsmail, dereye yaklaşma Sümeyye” akşama kadar bu cümleler sürekli ileri, geri sararak devam etti.
Hacı amcalar bir taraftan derede balık yakalamaya çalışırken, bir taraftan da sağda solda olanları gözlemliyorlardı. Derenin karşısındaki nasibi bol olan balık tutan şahısı gözlerine kestirmişlerdi. Hemen kendi oltalarını bırakarak, köprünün üzerinden derenin karşısına geçerek gözlerine kestirdikleri genç arkadaşın yanına gittiler Konuşulanlara duyamıyorduk, tek anladığımız İlhami diye bir abinin yeni başlayan balık sevdasıydı. Geri geldiler, balıkçı arkadaştan tavuk ciğeri yemini de almışlardı. Onlar saatlerce ekmek ile balık avlamaya çalışmışlardı. Oltalarını dereye sallamaya başladılar ve beklenen son geldi. İlhami abi, ilk balığını tutmanın kasıntısı ile bize şöyle yandan bir bakıverdi ve balığı iğneden çıkardı. Keyifliydi, onları keyifleri ile baş başa bırakarak biz kitaplarımızı okumaya devam ettik ve sonunda kendi hedeflerimize yani kitapları bitirme hedefine ulaştık.
İsmail ve Sümeyye sesleri eşliğinde akşamı etmiştik. Ateşimizi ve mangalımızı yaktık, yemeklerimizi yedik ve sohbetimizin ardından güzel bir uykuya geçiş yaptık. Bu uyku ilk geceye nazaran daha iyi bir uyku oldu. Gece vakti sıkça kurbağa seslerinden uyansam da Murat istifini bozmayarak sabaha kadar deliksiz uykusu çekti.
Ayrılma Vakti
Güzel bir güne uyandık. Akşamdan uykusunu almış olan Murat kalkmış, malzemeleri toplamaya başlamıştı bile. Bu kadar uyku seven biri nasıl olurduda erkenden kalkabilirdi. Çünkü, deliksiz uyumuştu, kafası rahattı. 2 günlük kamp sonrası artık Hacıllı’dan ayrılma vaktiydi. Hacıllı’nın bizde bıraktığı etkiyle ve dinlenmişlik hissiyle vurduk kendimizi yollara.
Tavsiye
İstanbul’a yakın olması sebebiyle gidilip görülebilecek bir yer, günü birlik kamp yapmazsanız bile gidilmeye değer. Şehrin gürültüsünden uzaklaşıp biraz olsun nefes almak için burada zaman geçirmek bünyenizi yenileyecektir. Kalınabiliyorsa 1 gece kalmak size çok iyi gelecektir.
Hacıllı Köyü ve Şelalesi Notları
- Telefon çekmiyor, bazı noktalarda zar zor çekiyor,
- İnternet hiç yok,
- Ateş yakmak serbest, dikkatli olunması isteniyor,
- Tuvalet sıkıntısı çok büyük oluyor,
- Cafe ve restoran bulunmuyor,
- Çok sayıda kamp alanı mevcut,
- Kurbağa sesleri için kulak tıkacı alabilirsiniz,
- Ateş yakmak için odun sıkıntısı çekmezsiniz,
- Alışveriş için köydeki küçük bakkal kullanılıyor,
- Aracınızı yolları kapamayacak herhangibir yere çekebilirsiniz,
- Su sıkıntısı yaşamazsınız dağdan gelen su var,
- Trekking parkuları mevcut,
:) araştırırken okul arkadaşımın yazdığı bir bloga denk gelmek hem şaşırtıcı hem de mutluluk verici oldu..bilgiler için teşekkür ederiz..
Merhaba Yasemin, inan ben de çok mutlu oldum :) Umarım bilgiler yararlı olmuştur.