2016 Aralık ayının son günleri, 2017’ye günler kala yeni bir Avrupa seyahatindeyiz. Köln(Cologne) merkez Uğur kardeşimin ev sahipliğinde, Niehler Str.’de konaklıyorduk. Bir tarafımız da Nippes diğer tarafımız da Ebertplatz var. Uygun fiyatlı kiraladığımız aracımız(Ford Focus SW) ile bu kez Lüksemburg(Luxembourg) ve Fransa gezilerimizi gerçekleştirecektik. Akşam’dan kiraladığımız aracı, Köln-Bonn Airport’tan teslim aldıktan sonra eve geldik. Yapacağımız seyahatin detaylarını konuşuyorduk, gidebileceğimiz bir çok yer vardı, fakat hem zamanı efektif kullanmak hem de çok fazla yorulmamak için seçenekleri gözden geçirdik ve son olarak Lüksemburg, Strazburg ve Colmar‘da karar kıldık. Buna göre ilk hedefimiz Avrupa’nın en küçük fakat en zengin ülkelerinden biri olan Lüksemburg olacaktı.
Soğuk bir Köln sabahına uyandık, sabah 9 itibari ile yola koyulduk, hava çok sisli idi, dikkat edilmesi gerekiyordu, Avrupa’da araç kullanmak biraz yorucu açıkçası, ama kuralların olması da bir o kadar güzel. İnsanlar birbirlerini yormuyorlar, saygılı davranıyorlar, her şey kurallı ve sistemli bir şekilde ilerliyor. Yardımcı Co-Pilot’um Uğur’un sayesinde seyahatimiz daha da güvenilir bir hal alıyordu.
İçerikler
Lüksemburg Nerede?
Köln-Lüksemburg arası yaklaşık 230 KM, 2,5 saatlik bir yolculukla ulaşılabiliyor. Yolun çoğunluğu otobandan oluşuyor, otobanlarda hız sınırı 130 km bazı bölümlerde sınırsız oluyor ve istenildiği kadar hız yapılabiliyor(önermiyorum). Almanya otobanları çok eski fakat sağlam yollar. Bu yolların en büyük dezavantajı hükümetin elektrik tasarrufundan dolayı hiç bir şekilde elektrik ve aydınlatma direklerinin olmaması ve bu nedenle yolların karanlık olması. O nedenle yolculuklar bazen yorucu olabiliyor.
2 saat 30 dakikalık yolculuğumuzun ardından Lüksemburg‘a varıyoruz, aşağıda eski Lüksemburg, yukarıda yeni Lüksemburg, biz yukarı tepeye doğru ilerliyoruz. Şehir merkezinde 4-5 adet kapalı otopark mevcut, biz önce arabamızı yol kenarındaki park yerlerine çekiyoruz, sonra daha sağlıklı olacağınızı düşündüğümüzden Monterey kapalı otoparkına alıyoruz aracımızı.
Lüksemburg ya da resmî adıyla Lüksemburg Büyük Dükalığı, Batı Avrupa’da denize kıyısı olmayan küçük toprakları Belçika, Fransa ve Almanya ile çevrelenmiş bir ülke. Başkenti, ülkeyle aynı adı taşıyan Lüksemburg’tur. Lüksemburg’un nüfusu yarım milyon civarında ve yüzölçümü yaklaşık olarak 2.586 kilometrekaredir. Dünyanın en zengin ülkeleri arasında yer almaktadır. Bu ülkenin Schengen adlı kasabasında (Lüksemburg, Fransa ve Almanya’nın sınırlarının kesiştiği yerdedir.) 19 haziran 1990’da Schengen anlaşması imzalanmıştır. Schengen vizesi ismi de buradan gelmektedir.
Şirin, Şık, Sessiz Lüksemburg
Lüksemburg sokaklarını aşındırmaya başlıyoruz, yürüyerek keşfedilecek bir şehir. Hava biraz(!) soğuk, yaklaşık -1 derece civarında fakat güneşli. Petruse Vadisi’nin 2 yakasına kurulmuş olan şehir, bir çok köprüyü üzerinde barındırıyor. İlk bakışta, çok sakin, sessiz, temiz ve yavaş bir şehir(ülke) görüyoruz, insanları güler yüzlü ve şık. Sokaklarda dolaşırken sağa sola bakıyoruz, bütün ülkü markaların hepsi hemen hemen burada mağaza açmış, gelir seviyesi en yüksek ülke olunca ister istemez bu firmaların buralara gelmesi göz ardı edilemez tabi ki.
Kış mevsiminde olmamıza rağmen, bir çok yer yemyeşil idi. Avrupa’da ortada kalmış olan ülke, yol üzerinde olması nedeniyle bir çok turisti de günü birlik ağırlamaktadır. Ana caddesi üzerinde bir çok banka dikkati çekiyor. Dünyanın en zengin ülkelerinden biri nede olsa banka bol bol olacak tabi ki.
Yürüyerek, eski yapılara göz atarak belediye binasının(City Hall) da yer aldığı Place Guillaume II meydanına geliyoruz. Burada Christmas Market bizi karşılıyor, küçük küçük dükkanlar, sıcak şaraplar, sosisler, hediyelik eşyalar vb. Çok şirin görünüyor. Öğlen olmuştu artık Lüksemburg’da, hafif acıkmıştık, herkes bir sosiscinin önünde sırada idi, enfes kokular geliyordu. Sanırım burası iyi bir yerdi. Biz de sıraya girdik ve muhteşem sosislerden aldık. Biraz dinlenmenin ardından yolumuza devam ediyorduk. Yol üzerinde Palais Grand-Ducal(Büyük Dük Sarayı) sarayını gördük, ihtişamlı bir yapıya sahipti.
O ara sokak senin, bu ara sokak benim derken, dar yollardan, vadiyi çok güzel bir yerden gören bir tepeye geliyoruz. Burada bol bol fotoğraflarımızı çekiliyoruz, kendi aramızda şu diyaloglar geçiyor “Şu aşağıdaki vadide yer alan sokaklarda tam 2. Dünya Savaşı çekilir, hatta çekilmiştir.” diyoruz. Çünkü gerçekten manzara enfes.
Bundan sonraki durağımız belki de Lüksemburg’un en ünlü yerlerinden biri olan Notre Dame Cathedral. Hemen şehrin merkezinde N50 yolu üzerinde yer alan katedrale girip içini keşfetmek istiyoruz. Çok sayıda turist de katedral içerisinde mevcuttu. Sağlı solu fotoğraflayarak eh bir de adettendir mum yakarak yolumuza devam ettik.
Gëlle Fra anıtın yer aldığı Casemates de la Pétrusse (Place de la Constitution) meydanına geldik, şehrin belkide her yeri en net görünen mekanı burası. Hemen sağınızda Adolphe Bridge(Adolf Köprüsü) yer alıyor. Lüksemburg‘un kalbi bu meydan. Burada da bir müddet dinlenip, fotoğraflarımızı çektikten sonra artık otoparka gidip aracımızı alıp yola koyulma zamanı. Sıradaki ülke Fransa ve görülecek şehir Strasbourg
Lüksemburg’a ne zaman gidilir
Mayıs-Eylül arası en uygun zamanlar olsa da sizler de bizim gibi Aralık ayını tercih edenlerden olabilirsiniz. Bu dönemde sis ve yağışlar sizleri karşılayabilir. Yaz aylarında sıcaklık çok fazla olmamaktadır. Yazın bile t-shirt ile üşüyebilirsiniz. Sonbahar ayları da güzel görüntüler yakalamak için uygun olabilir.
Lüksemburg’a nasıl gidilir
Yakın bir ülkede iseniz bizim gibi araç kiralayarak gidebilirsiniz. Yol üzerinde olması sebebi ile 3-4 saatte şehri gezerek yolunuza devam edebilirsiniz. Türk Hava Yolları’ ve Lüksemburg’un havayolu şirketi LUXAIR ile direkt uçuşları bulunuyor ve yaklaşık 3 buçuk saat sürüyor. Pegasus ile Brüksel’e uçup Brüksel’den 3 saatlik tren yolculuğu ile Lüksemburg’a ulaşabilirsiniz. Ayrıca özellikle ucuz uçuşlar için kullanılan Almanya Frankfurt’da bulunan Hahn Havaalanı’ndan da Lüksemburg’a shuttle otobüsleri ile gidiliyor. Flibco firmasına ait bu otobüsler direkt Lüksemburg garına götürüyor. Köln’den HBF önünden kalkan Flixbus otobüs firması ile de gelebilirsiniz.
Avrupa Birliği üyesi olan Lüksemburg’a Schengen vizesi ile gidilebiliyor. Herhangi bir Avrupa şehrindeyseniz Lüksemburg’a araba, tren, otobüs veya uçak ile geçiş yapmanız mümkün.
Kısaca Lüksemburg(Luxembourg)
Hayat pahalı, insanlar zengin, 1 veya maksimum 2 gün yeter gezmek için, sessiz, sakin, temiz, görülecek çok fazla yeri olmayan, gördüğün ülkelere bir tik daha koyabileceğiniz, şirin fakat bir müddet sonra sıkıcı olan, 2. dünya savaşı filmlerinden fırlamış sokakları ve yapıları olan, vadisi bulunan görülesi şehir…
Lüksemburg Fotoğrafları